Felaketim oluyorsun.. Sesin sesime değdiğinde Onarıyorum kırılmışlıklarımı, tamiratlarla uğraşmaktayım. Kim bilir ne kadar zaman alacak onarım? Hemingway i anımsıyorum birden intihara kalkışan, yaşamla çelişen Hemingway ustayı anımsıyorum birden. Kapı ne kadar dar olsa da/cezam ne kadar ağır olsa da/ruhumun efendisi benim/ruhumun komutanı benim diyen hayranı olduğum bir ölümsüzle uyanıyorum derinden.. Bir de Melih Cevdet ten sevdiğim bir dörtlük.. Hiç görmediğim şey bu/kurdun gözü yılmış sürüden/elmanın yarısı soğuk yarısı sıcak/ağulu bitkilerle dolanmış salkım/güneşten yağmur boşanacak.. Dostoyevski den "Yer altından notları" anımsadım.. Ne yazmıştı sonuçta; kırkıma kadar yeraltında dolaştım, gerçeklerle boğuştum, kırkımdan sonra yeryüzüne çıktım hayallerimle dolaştım demişti yanlış anımsamıyorsam.. Bu kitabı benim yaşıma gelenler iyi anlar, kırkından sonrakiler ya da olgunluğa erenler desem mi? Başka bir dize
geliyor avuçlarımda çoğalan. " Su bendini yıkar bir gün/ gece gündüze
çıkar/ yürü bildiğin yolda/ ölümden öte ne var/ diyen Rıfat Ilgazla rahatlıyorum
yavaştan.. ve "everything happens a REASON" diye "her şeyin
bir nedeni var diye" kendimi teselli ediyorum ne güzel.. Yavaş yavaş
karmakarışık olmuş yaşamımdan kendimi süzüyorum ve sevdiklerimi özlüyorum..
hepsi uzaklarda ama tertemiz içimde. İşte kendimdeyim, kendimleyim diye
nefes alıyorum soluksuz koşularda.. Seni arıyorum, sesin sarıya boyanmıştı
bütün renklerin içinde, bense avutmaktayım kendimi safça çocukluğumla.
Hani memeden kesilen kuzucuklar olur ya onlar gibi zıp zıp hoplamaktayım.
Alışmaya çalışıyorum yeni umutlara. Keşke diyorum keşke! Boyalı kalemlerle
kır çiçekleri çizseydin şöyle elimden tutup. Ben siyah önlüklü, iki örgülü
saçlı kız çocuğu, sense öğretmenim ütülü pantolonlu.
|
||
|