|

Bir Gülün Hikayesi


Bir Gülün Hikayesi
Onlarla yıllar önce tanıştım. Bir bar veya diskotek yada gece kulübü,
yani yemekten sonra dans edip, eğlenmeye, müzik dinlemeye gidilebilen
bir yerde. Ben masalardan birinde, tek başıma vazonun içinde duruyordum.
Canım sıkılıyordu aslında. Özel olarak bu iş için, evleri, barları, restoranları
ve işyerlerini süslemek, insanlar tarafından sevdiklerine hediye edilmek
üzere yetiştiriliyordum. Benim kaderimde de buraya satılmada vardı, sevdiklerimden
ayrılmış, bu vazoya yerleştirilmiştim. Can sıkıntısı içinde akibetimi
bekliyordum daha ne kadar yasayacağımı bilmeden. Kimse benimle ilgilenmiyordu.
O gelene kadar... Çok güzel bir kadındı.
Simsiyah saçları, düzgün
vücudu, sade elbisesi ve benim kadar kırmizi dudakları kadar yıldız gibi
parlıyordu. Kapıdan içeri girer girmez gözüm takıldı. Onun elinde, saçında
veya yakasında olmak isteğiyle dolup taştım birden. Boş masama otursunlar
diye dua ettim. Yanında birileri vardı, etrafa bakıyorlardı. Bende bakındım
ve kalbim çarpmaya başladı, benden başka boş masa yoktu, demek ki bana
geleceklerdi. Yanılmamıştım. Oturur oturmaz beni fark etti. Tanrım ne
güzel bir kırmızı gül diyerek önce beni seyretti, sonra yapraklarıma yumuşak
elleriyle dokundu, daha sonra burnuna götürdü beni.
Ben onun dokunuşları ve kokusuyla ürperirken oda benim kokuma bayılmıştı.
Eline alıp, uzunca bir süre tuttu beni. Arada bir kokladı, kokumu içine
çekti. Erkeklerden ikisi benim güzelle ilgileniyordu. Aralarında gizli
bir rekabet vardı. İkisi de arkadaştılar, daha doğrusu iş ilişkileri vardı
ama güzel kadın yüzünden birbirlerinden nefret ediyorlardı. Bir ara adamlardan
esmer olanı dansa kaldırdı kadını. Beni yerime bırakıp eşlik etti adama.
Uzaktan izledim onları, konuşmalarını duymuyordum ama anladığım kadarıyla
tam anlamıyla asılıyordu. Benimkide gülümsüyor, arada bir başını eğiyor,
bir şeyler söylüyor, çoğu zamanda bakışlarını adamdan kaçırıyordu. Sıkıldığını
anlamıştım. Tam oturmuşlardı ki, sarışın olani kaldırdı dansa. Onu da
kırmadı. Aşağı yukarı ayni şeyler cereyan etti. Ama bu adam daha kibardı
ve sanırım ondan daha cok hoşlanmıştı. Derken...
Derken o çıkageldi. Hiç beklemediğim, ummadığım bir anda masaya geldi.
Diğerlerinin arkadaşıymış kadınla ilk kez tanışıyorlardı. Küçük bir merasimden
sonra kadının yanına oturdu. Ben yine onun ellerindeydim... Birden kadının
kulağına eğilip, "kırmızının sana çok yakıştığını biliyor musun?"
dedi. Sesi çok ateşliydi. Doğrusunu isterseniz, ben bile etkilenmiştim.
Gözlerini kaldırıp ona gülümsediği an bakışlarının son derece çarpıcı
olduğunu gördüm. Benim ki daha etkilenmişti. İkimizde dikkatlice incelemeye
başladık adamı. Kendini beğenmis bir havasi vardı. Yakışıklıydı Allah
için, Şık ve iyi giyimli, ağzı laf yapan biriydi. Sık sık kulağına bir
şeyler söylüyor, oda çapkına gülümsüyordu. Meğer oda benim gibi kapıdan
içeri girdiği andan itibaren güzel kadını izlemiş. Birkaç dakika sonra
iş isten geçmişti. Tahmin ettiğim şey gerçekleşti.
Yukarılarda dolaşan Eros, ikisini görür görmez oklarını kalplerine sapladı.
O andan itibaren yalnızca ikisi vardı orada. Birlikte dans ettiler, sarıldılar,
konuştular... Bende mutluydum ama birazdan onların gideceğini düşünmek
acı veriyordu. Daha goncaydım, en azından bir haftalık ömrüm vardı, ama
bundan sonraki günlerimi burada, bu karanlık yerde geçirmek istemiyordum.
Beni alırmıydı giderken? Yanında götürürmüydü? Ben bu duygularla doluyken
kalkmakta olduklarını fark ettim. Tanrım gidiyordu! Gidiyorlardı. Adam
geldikten sonra benimle hiç ilgilenmemişti. Beni unutmuştu. Ayağa kalktı,
çantasını aldı, ceketini omuzlarına attı ve yavaş yavaş uzaklaştı masadan.
Beni bırakarak... Kahrolmuştum. Bütün ümitlerim sona ermişti. Ona son
bir kez veda etmek üzereyken, genc adamın masaya döndüğünü gördüm. Bir
şey unutmuştu herhalde. Geldi bana uzandı. Yoksa... Beni aldı, önce kokladı,
kokumu onun yaptığı gibi içine çekti ve onun yanına gitti...
Gözlerinin içine bakarak "bütün bir gece çok hoş bir ikiliydiniz,
onu yalnız mı bırakacaksın" diyerek beni uzattı. Daha önce biraz
kıskanmıştım, ama o anda çok sevdim bu adamı. Sarılıp öpmek geldi içimden.
O gece ve sonrası onlarla birlikte aşkı, mutluluğu, tutkuyu, ihtirasi
yasadım. Çok büyük bir aşka tanık oldum. Ama korkuyordum. Hislerim bu
aşkın uzun sürmeyeceğini söylüyordu. Evet çok seviyorlardı birbirlerini
ama başka dünyaların insanıydılar... Her şeyleri farklıydı. Bu ilişki
onları tüketecekti... Beni bir hafta boyunca vazoda baktı. Her gün suyumu
değiştirdi, uzun yaşamam için vitaminlerle besledi beni. Her sabah yataktan
kalkınca okşadı, sevdi, kokladı. Her akşam eve geldiğinde benimle ilgilendi.
Yapraklarımın dökülmekte oldugunu fark edince kurumamamı, yapraklarımın
dökülmemesini sagladı. ömrümü uzattı. Aradan yıllar geçmesine rağmen hala
yaşıyordum. Hala onunla beraberim. Onun yatağının başucundayım. Ben onunlayım
ama buluşmamızı sağlayan bizimle değil artık. Korktuğum başıma geldi.
Bir yıl sürdü ilişkileri. Aşk dolu geceler yerini kavgalara bırakti. Hic
istememe ragmen birbirlerini kirmalarina sahit oldum. Onunla birlikte
bende ağladım. Her kavga, daha tutkulu bir barışmayla sonuçlanıyordu.
Ama sonra bir gün gitti ve bir daha hiç aramadı... Ama o günden sonra
her gün bir arkadaşım geldi evimize.
Her gün kırmızı bir gül getirdi çiçekciler. Kimden geldiğine dair hiçbir
not olmadı güllerin üzerinde. Ama oda bende kimin gönderdiğini biliyorduk.
Aradan yıllar geçti, başkaları geldi gitti eve. Ama o hiç gelmedi. Gülü
hep geldi. O da güllerin hiçbirini atmaya kıyamadı. Hepsini yaprakları
dökülmeye basladıktan sonra kuruttu, yaprakları ufaladı, banyoda, odalarda
sakladı. Saklamaya devam ediyor... Bu güzel kokulu evde ben öldüm bir
gün ve... benimle birlikte o güzel kadın da öldü. Ama ev hala onun kokusuyla
doluydu...
|
|